top of page

YENİ DÜNYA ZAMANI ve EDEBİYATIN YENİ YÖNÜ
Modernizmin Ötesinde: Yeni Bir Dünyanın İnşası ve Transmodernizmin Dönüşümü

 

Modernizm ve transmodernizmin ötesine geçen bir dünyada yaşıyoruz. İnsanlık, teknolojik ilerlemeler, dijitalleşme ve bireysellik etrafında şekillenen derin bir değişim ve dönüşüm sürecinin ortasında. Bu yeni çağ, sadece gençleri değil, toplumun tüm kesimlerini etkileyerek geleneksel normları ve ilişkileri kökten değiştirmektedir.

Bu makalede, transmodernizmin ötesine geçen unsurları, insan ilişkilerindeki değişimleri ve yeni dünya düzenine geçişin edebiyat üzerindeki etkilerini tartışacağız.

1. Modernizmin Sonu ve Yeni Bir Çağın Başlangıcı

Sosyologlar, modernizmin sona ermediğini, sadece evrildiğini savunsa da, ben modernizmin ve transmodernizmin zaten sona erdiğini düşünüyorum. İnsanlık, teknolojik ilerlemeler ve dijitalleşme ile birlikte hızla değişen, geleneksel değerlerin ve sosyal yapıların radikal bir dönüşüm geçirdiği yeni bir çağda. Bu yeni dönemde bireyler, yalnızca kendilerine odaklanarak, sosyal medya ve dijital platformlarda kendilerini ifade ediyor ve sürekli bir değişim sürecinde yaşıyorlar.

Genç nesil, yalnızca kendilerine karşı sorumluluk hissediyor ve toplum veya aile gibi daha geniş sorumluluklardan kaçınıyor. Bu bireysel sorumluluk anlayışı, sosyal yapıları ve ilişkileri dönüştürüyor. Aile kavramı merkezi önemini kaybederken, bireyler kendi mikro evrenlerinde var oluyor. Bu değişim süreci sadece genç nesil için değil, tüm toplum için geçerlidir.

2. İnsan Yüzleri ve Seslerinden Korku: Dijital İzolasyonun Yeni Yüzü

Transmodernizmin ötesine geçen bir döneme doğru ilerliyoruz; bu dönemde insan yüzleri ve sesleri korku kaynağı haline geliyor. Geleneksel misafirperverlikler ve fiziksel etkileşimler giderek azalıyor. İnsan sesleri ve yüzleri artık birçok kişi için bir tehdit. Bu durum, insanları dijital izolasyona ve sanal dünyalara daha da itiyor. Sanal dünyalar, insanlar için hem bir sığınak hem de yeni bir yaşam tarzı haline geliyor.

Fiziksel dünyada insan etkileşiminden kaçınan bireyler, dijital dünyada daha fazla vakit geçiriyor ve bu dünyada kendilerini daha güvende hissediyorlar. İnsanlar, gerçek insan temasını ve seslerini reddederken, sanal ve dijital dünyalarda varlıklarını sürdürüyorlar. Bu durum sadece sosyal kaygının bir sonucu değil, aynı zamanda teknoloji ve dijitalleşmenin getirdiği yeni bir yaşam tarzı.

3. Sanal Aşkın Sessizliği ve Edebiyatın Yeni Yönü

Edebiyat, bu yeni dünya düzenini yakalamalı ve anlamalı. Geleneksel aşk hikayeleri, sanal aşklar ve dijital sessizlikle yer değiştiriyor. Sanal aşk, fiziksel temasın ve doğrudan insan etkileşiminin olmadığı bir ortamda gelişen bir tür "şizoid aşk" olabilir. Bu, edebiyata yeni anlatı stilleri ve biçimleri yaratma fırsatı verecektir. Edebiyat, dijital sessizliği ve sanal aşkın derinliğini tanımlamak için yeni yöntemler geliştirmelidir.

4. Estetik ve Dijital Kimlik: Sonsuz Dönüşüm Çağı

Sanal dünyada yaşlanma yok; herkesin kimliği, görünümü ve hatta yaşı dijital araçlar ve efektlerle manipüle edilebilir. Estetik, dijital dünyanın merkezinde yer alır ve kimlik inşasında kilit bir unsur haline gelir. İnsanlar, dijital ortamda istedikleri kimliği kuşanabilir ve bu kimlikleri fiziksel gerçeklikte mümkün olandan daha kusursuz hale getirebilir. Bu durum sadece gençler için değil, tüm yaş grupları için geçerlidir.

5. Tüketim Nesnesi Olarak İnsan İlişkileri: Yeni Bir Gerçeklik

Aile ve arkadaşlık gibi temel insan ilişkileri bile tüketim nesnelerine dönüşüyor. Türkçe romanım 4.Boyut kitabımda da konusu geçen firmalar, firmaların müşterilere dönemsel aile ve arkadaşlık hizmetleri sunabileceği bir dünya tasvir ediyorum. Bu, insan ilişkilerinin derin bir dönüşümden geçtiğini ve sahte ve yüzeysel hale geldiğini ifade ediyor. Gerçek duygusal bağların performatif, kısa süreli ve yapay ilişkilerle yer değiştirdiği bir çağa giriyoruz. Bu yeni dünyada ilişkiler satın alınabilir, kiralanabilir ve hatta mükemmelleştirilebilir hale geliyor.

6. Değişimin Kaçınılmazlığı: Bitmek Bilmeyen Bir Arayışın Hikayesi

Değişim nehirler gibi akar ve geri döndürülemez. Transmodern bireyler ve toplumlar, bu değişimi kabul etmek zorundadır. Değişimin büyüsüyle büyülenen insanlık, doyumsuz bir arayış içerisindedir; sürekli kendilerini ve dünyalarını yenilemeye çalışırlar. Bu, modern ve transmodern çağların ötesine geçen tamamen farklı bir dünyayı işaret ediyor.

7. Yeni Dünya Zamanı: Kaçınılmaz Teknolojik Evrim

Teknolojik ilerlemeler ve robot dönüşümü, insanlığı yeni bir evrimsel sürecin eşiğine getiriyor. Cinsiyet robotlarının daha insansı hale gelmesi ve entelektüel robotların her soruyu yanıtlayabilmesi, insanlığın yeni bir evrimsel sürece girdiğinin işaretleridir. Bu dönemde belki de insanlar, çocuk sahibi olmayı istemeyeceklerdir çünkü bu sorumluluğu üstlenmek istemeyeceklerdir. Bunun yerine, laboratuvarlarda binlerce, belki de milyonlarca bebek sperm ve yumurtadan yaratılacaktır.

8. Edebiyatın Geleceği: Yeni Anlatı Formları ve Temaların Arayışı

Geleneksel edebiyatın anlatı temelleri sarsılıyor. Yeni edebi akımlar, sanal aşklardaki sessizlik ve yalnızlığa, dijital kimliklere ve insan-makine etkileşimlerine odaklanıyor. Geleneksel edebiyat, genellikle evrensel temalar etrafında döner (aşk, ölüm, mücadele, kimlik arayışı, vb.). Edebiyat dünyası, bu evrensel temaları transmoderne gençliğin dünyasıyla nasıl birleştireceğine dair bazı öneriler bulmalıdır.

Değişim kaçınılmazdır ve geri döndürülemez. Edebiyat, bu değişimi yakalamalı ve anlamalıdır. Bu değişim sürecini durdurmak imkansızdır. Ancak, anlamaya, anlatmaya ve yorumlamaya çalışmak, edebiyatın gücü ve görevi olmalıdır.

Belki de transmoderne gençliğin dünyası, geleneksel edebiyatın kavramsal ve tematik sınırlarını zorlayan bir alan olarak görülmelidir. Bu yeni dünyanın edebi temsilini yaratmak hem bir meydan okuma hem de büyük bir fırsat olabilir. Edebiyatın bu değişimi kucaklaması, okuyuculara hem bir ayna tutacak hem de değişimin doğasını anlamalarına yardımcı olacaktır.

Edebiyat, bu yeni dünyayı anlamak ve anlatmak için yeni kavramsal araçlar ve anlatı biçimleri geliştirmelidir. Dijital ve sanal dünyalar, estetik ve kimlik arayışları, bireysellik ve dijital yalnızlık, yeni bir edebi çağın merkezinde gibi görünmektedir.

Yeni dünya zamanı, bu nedenle edebiyatı dönüştürecek; yazarların bu dönüşümün izini sürmeleri ve bu yeni dünyanın hikayelerini anlatmanın yeni yollarını bulmaları gerekecek. Edebiyat, değişimi yakalamak ve anlamak için bir araç olacak; okuyuculara hem bir ayna tutacak hem de değişimin doğasını keşfetme fırsatı sunacaktır.

 

Ayse Nart.

  • Facebook
  • Twitter
  • LinkedIn
  • Instagram
bottom of page